Son zamanlarda işler hiç iyiye gitmiyor. Bunu görmek ve anlamak için ne gözlüğe ne dürbüne ne de bir teleskopa ihtiyacınız var. İki elinizi yumruk yapıp iki gözünüzü ovuşturup şöyle bir bakmanız yeter. Öyle bakarsanız gördüklerinize inanamayacaksınız. Ancak siz bu basit hareketi asla yapamazsınız. Çünkü iki elinizi yumruk yaparsanız daha gözünüzü ovuşturamadan başınıza bir şey gelebilir.
Biraz bunu bilmenin içsel korkusuyla, biraz da ‘Zaten her şeyi bizimkiler yapıyor, öbürküsüler çatlasın dursun, boş ver.’ diyebilmenin sinsi hazzıyla bir türlü gözlerinizi ovuşturmaya elleriniz gitmiyor olabilir. Buna bir çeşit sadomazoşizm diyebiliriz. Karşı tarafın acısında haz arayan (sadist) ve bunun için kendi acısına bile katlanıp zevk alabilen (mazoşist) birine sadomazoşist demek bir hakaret olmasa gerek. ‘Biz batıyoruz ama siz daha fazla batıyorsunuz, ha ha ha…’
Bence durumumuzun bir yönü bu. Diğer yönlerine de bakmak gerekebilir. Bakalım.
Haksız kazanç desen, var. Bugün bütün bu yanlışları yapanlar, zamanında sizi ya da bir yakınınızı hakkınız olmadığı halde emekli edip maaşa bağlamışlardı. Yani hakkı olup da emekli olamayanların ya da hakkıyla emekli olanların yanında ciddi bir avantaja kavuşmuştunuz. Bunu unutmak mümkün mü? O size bağladıkları emekli maaşı kuşa dönmüş olsa da, havadan gelen paranın neyine itiraz edeceksiniz ki? Ne isterlerse yapacaksınız. Vefa borcunuz var. Ama bu günahın sizi sonuna kadar takip edeceğinden emin olabilirsiniz. Benden söylemesi.
Tırtıklama desen, var. Tam 23 yıldır yakacak yardımı alan birinin hiç almayan birine karşı parasal olarak ne kadar büyük bir fark attığını hesaplayabilir misiniz? Ben size formülü vereyim. Geçen kış ısınmak için kaç para harcadığınıza bakın. Çarpı 23. Bu kadar basit işte. Üstelik yakacak yardımı almayanın da hakkı olan bir ortak üretimden ortaya çıkan bir değer bu. Üstüne bir de yiyecek giyecek, market alışveriş kartı, yemek kartı, çocuk yardımı, okul yardımı, erzak yardımı ve nakdi yardımları ekleyip hesapla bakalım.
Bunu yaparsan A4 kağıdının en altında gördüğün rakama inanmayıp bir daha sağlama yapacaksın. Bir de hesap makinasıyla yap. Bir daha bak. Balkona çık bir cigara yak. Dönüşte mutfağa uğra bir bardak su iç. Soğuk olsun. A4’ün başına oturmadan önce banyoya git yüzünü gözünü iyice yıka. Boynunu falan da ıslat. Bir daha bak. İşte o rakamın yarısı senden çıkıp iktidar mitinglerinde dürüm ayran kovalayan garibanın(!)cebine, evine, midesine giriyor.
Derler ya; ‘Ya sayı saymayı bilmiyorsun ya da dayak yememişsin.’ Matematik bilmeli insan.
Kendinizin ve yakınlarınızın avantajlı konumlarını kaybetme korkusu da var tabi. Torunun torpille işe girmiş. Bir baltaya sap olamaz diye endişe ettiğin oğlun bir masa başına oturmuş, havasından geçilmiyor. ‘Aman ben bir yanlış twit falan atmayayım, işinden gücünden olmasın, başkaları atıyor zaten.’ Öyle mi? Öyle olsa keşke…
Önceleri dava falan diyordun. İyilik güzellik için buralardaydın. Şimdi ise sınırı aşıyorlar. Haksız hukuksuz işler yapıyorlar. Öyleyse bana müsaade. Hadi ya, o kadar kolaydı. Önce şu aldığın ballı kaymaklı ihalenin karşılığını öde bakalım. Ama… Aması yok, çıkacaksın TV’ye. Saçmalayacaksın. Yalan yanlış konuşup sana güvenenleri kandıracaksın, kendini rezil rüsva edeceksin. Ondan sonra bakarız. Gördün mü? Gönülden bağlılığın nasıl da göbekten bağlılığa dönüşmüş.
Suç ortaklığı desen, var. Onu fazla deşmeyelim. Bu yazı bitmez. Biliyorsunuz işte, örgütün amacına uygun bir suç işlemeyeni çocuk çetelerine bile almıyorlar.
Kaptırdığınız kasetler dolusu videolarınız desen, var. En önemlisi de bu. Çok da etkili. Ne isterlerse yapacaksın. İstersen yapma. Denemesi bedava. ‘Benim kaset maset yok.’ Hadi ya, yengenin de mi yok? Hiç yoksa yeğenin de mi yok? Konuşturma beni…
Bir de gerçekten “saf” olup her anlatılana inanabilme olasılığınız var. İşte en tehlikeli canlı türü bu. Hani son zamanlarda çok duyduğunuz bir söz var ya.
‘Böğüne gader hep gurttan gorkduyduk, meğer goyundan gorkmak gerekirmiş.’
Geldin mi sözüme? Hadi bakalım, yürü. Hadi, hadi…
Cahilliğin, bencilliğin, yobazlığın, açgözlülüğün ve empati yoksunluğun da az mazeret değil hani. ‘Ne yapayım böyleysem? Kendimi ben yaratmadım ya…’ Tabi, tabi… Her fırsatta suçu Tanrı’ya atıp sorumluluktan kurtuluyorsun, öyle mi? Yok öyle bir dünya. Sorumlu sensin, sen!
Bütün bunlara baktığımızda akla, mantığa, ahlaka dönmeniz için yapabileceğimiz pek bir şey yok aslında. Yine de bizim gördüklerimizi sizin de görmenizi ve itiraz etmenizi isteme hakkımız olduğunu düşünüyorum. O halde soralım. Olanı biteni, yalanı talanı, gideni kalanı, çalanı kaçanı, soyanı koyanı, ülkenin altını oyanı biz görüyoruz da siz görmüyor musunuz?
Mehmet Emin Ünal
Şu andaki durumunuz en az iki kat daha iyi olurdu heralde
😡😡😡
Abdullah Gündoğdu
Siyaset biliminin tüm teorilerini boşa düşüren, 23 yıldır devam eden iktidarın gerekçesi bu. Suç ortaklığı ya da küçük menfaatler karşılığında ülkeye büyük zararları vermek.
Metin Aytürk
👏👍
Metin Aytürk
Kutlarım👍
Ali İhsan Afyoncu
…güzel tespitler…