6 Şubat 2023’te merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 11 ilde yıkıcı sonuçlara neden olan asrın felaketinde resmi rakamlara göre 53 bin 537 kişi öldü. Kahramanmaraş merkezli büyüklüğü 7,7 olan ilk deprem 65 saniye, Elbistan merkezli büyüklüğü 7,6 olarak ölçülen ikinci deprem ise 45 saniye süren depremin üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen felaketin izleri hala silinemedi.

100 BİNDEN FAZLA İNSAN YARALANDI
Kahramanmaraş başta olmak üzere Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Malatya ve Elazığ’da hissedilen depremde 100 binden fazla insan yaralanmıştı. Resmi raporlara göre depremden etkilenen 11 ilde toplamda 2 milyon 618 bin 697 bina vardı. Raporda, 1 milyon 712 bin 182 binada yapılan hasar tespit çalışmaları sonucunda 35 bin 355 binanın yıkıldığı, 17 bin 491 binanın da acil olarak yıkılması gerektiği ve 179 bin 786 binanın ağır, 40 bin 228 binanın orta ve 431 bin 421 binanın az hasarlı olduğu tespit edildiği ifade edilmişti.

ANTALYA DA SEFERBER OLDU
Depremin ardından tüm Türkiye gibi Antalya’da da seferberlik ilan edildi. Yüzlerce yardım tırının deprem bölgesine gittiği Antalya’dan, arama kurtarma çalışmaları için çok sayıda ekip de olay yerine intikal etti. 6 Şubat depremini haber alır almaz Kahramanmaraş’a giden Konyaaltı Belediyesi Sivil Savunma Servisi’nde Arama Kurtarma Uzmanlığı yapan Aslı Uluk, antalyanıngündemi.com Youtube kanalında yayınlanan 7 Soru 7 Cevap programında depremi nasıl haber aldığını, olay yerine intikal sürecini ve felaket bölgesinde karşılaştığı manzaraları anlattı. 20 gün kaldığı bölgede gördüğü tabloyu hala unutamadığını belirten Uluk, 2 yıl önce gördüğü tablo nedeni ile her akşam abdest alıp şehadet getirmeden uyuyamadığını söyledi.

6 Şubat depreminden sonra bölgede görev yapan arama kurtarma görevlisi Aslı Uluk, deprem bölgesi izlenimlerini anlattı…
ASLI HANIM DEPREM HABERİNİ NASIL ALDINIZ, BÖLGEYE İNTİKALİNİZ NASIL GERÇEKLEŞTİ?
Deprem herkesin uykuda olduğu bir saatte oldu ve bana da oğlum haber verdi. İlk başta ufak bir deprem olduğunu düşündüm ancak haberleri açıp büyüklüğünü öğrendikten sonra sabaha karşı 05:00 gibi ilgili müdürlerime mesaj atarak merkeze geçtiğimi söyledim. Haberi alan tüm ekip arkadaşlarımız belediyeye geldi. İntikal sürecimiz uzun sürdü ve 33 saatte Kahramanmaraş’a varabildik. Hava koşulları ve hazırlıksız olmamız bu gecikmede etkili oldu. Çünkü öğleye kadar malzeme bulmak için uğraştık. Kurtarma yapmaya gideceğiz ve gerekli malzemeye ihtiyacımız vardı. Biz kurtarma alanında 3 kişiydik ancak bizimle beraber belediyeden 30 gönüllü arkadaşımız vardı.

DEPREM BÖLGESİNE GİTTİĞİNİZDE NASIL BİR TABLO İLE KARŞILAŞTINIZ?
Oradaki tabloyu anlatmak çok zor. Savaş sonrası yıkıntıların arasında geziyormuş gibiydik. Dönemin Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen Kahramanmaraş Göksun’lu olduğu için biz de oraya gittik. Göksun’a bağlı yaklaşık 3 bin nüfuslu bir köye gittik. Tamamen yıkılmış, yok olmuş ve hiçbir şey yoktu. İnsanlar, ‘Buraya gelin, bizi kurtarın’ diye yolumuzu çeviriyordu. Eşi, çocuğu ve ailesinin kurtarmasını isteyen insanlarla karşılaştık. 2 yıl geçti ve ben o manzarayı hala unutamıyorum. Bir köprü var, 15 metrelik iki yakasında cenazeler sıralanmıştı. İnsanlar enkazdan çıkardığı cesetleri sıralıyor ve daha sonra yakınlarını aramak için geri gidiyordu. Herkes ağıt yakıyordu. Cesetlerin olduğu yerde ise kimlik tespitleri yapılıyordu. Manzara gerçekten çok kötüydü. Dağ köylerinden hiç haber alınmadığını öğrendik. Aracımız müsaitti ve ulaşılmayan yerlere gitmeye çalıştık. Depremden 2 gün sonra ve eksi 22 derece soğuktan bahsediyorum. Kurtulanların da hayatta kalma riski vardı. Dağ köylerine giderken, karla kaplı 2 yamaçta karların üzerinde siyah torbalarda sıralanmış cesetler vardı.

FELAKETİN ÜZERİNDEN 2 YIL GEÇTİ. ŞU AN DÜŞÜNÜNCE NELER HİSSEDİYORSUNUZ?
Çok büyük acı hissediyorum. Ben ders aldığımıza inanmıyorum. Bunu bildiğim için içim acıyor. Bu acıları tekrar yaşayacağımıza inanıyorum. Bu deprem olmadan 2-3 gün önce AFAD’a gittik ve neler yapabileceğimizi konuştuk. Malzeme ve eğitim ihtiyacımızı söyledik ve bize hep ‘daha sonra’ dendi. 2 gün sonra depremle uyandık. Haberi aldıktan sonra temin ettiğimiz balta, kazma gibi malzemelerin saplarını deprem bölgesinde monte ettik.

DEPREM BÖLGESİNDE ÇALIŞIRKEN AİLENİZ GÖZÜNÜZDE CANLANDI MI?
Orada kendi ailemi gördüm. Sıralanmış cesetlerin 50 metre uzağındaki bir enkazda çalıştık. Ağıt yakan insanların içinde çalıştık. Ekibin hepsi ağlıyordu ve birbirimizi motive etmeye çalışıyorduk. Bir süre kendimi tuttum. Bir anne geldi, kızını bulmuş ve ‘Ben seni gelinlikle görecektim, kefene mi saracaktım’ diye ağıt yakıyordu. Benim de evlenme çağında bir kızım vardı. Bu manzara karşısında artık kendimi tutamadım. Onun yaşadığı acıyı bizzat yaşadım. Bir baba kucağında çocuğunun cesedini getirip jandarmaya teslim etti. ‘Bunu alın ben diğer çocuklarımı çıkaracağım’ dedi. Ekibim 25-30 yaşlarında gençlerden oluşuyordu. Çocuğun bir tanesi bir duvar kenarında oturmuş ve boş boş bakıyordu. Defalarca ‘İyi misin?’ diye sorduk ve cevap veremiyordu. En sonunda, ‘Abla ben bundan sonra nasıl yaşayacağım? Hayata nasıl normal bakacağım?’ diyebildi. Bu manzaraları çok yaşadık. Ekibimin tamamı, Antalya’ya geldikten sonra ciddi teravi görmek zorunda kaldı. Ben o günden sonra abdest almadan, şehadet getirmeden yatamadım. Her yatağa girdiğimde, bunun son olduğunu düşünerek yattım.

BİRİLERİNİ KURTARDINIZ MI?
Biz olay yerine geç vardık ve hep cenazeleri çıkarmak zorunda kaldık. Sadece bir genç kızımızı çıkarabildik. Köylerin dışında dağ evlerinde yaşayan insanlar vardı. Belimize kadar karın altında bilmediğimiz bir bölgede bu çalışmaları yaptık. Aile kendi çabası ile kızlarını enkazdan çıkarmış ancak bacağından sakattı. Ekipler eve ulaşamıyor ve kızın kangren olması söz konusuydu. Ekip olarak o kızı kurtaracağımıza inandık. Yolu yarılamıştık, 2 tane de gönüllü kayakçı ekibimize katıldı. Bir şekilde o kızımızı ulaştırdık ve kurtardık. Bizim için en mutluluk verici an oydu. Ancak köylerde olduğumuz için enkaz altından çok inek, koyun, tavuk çıkardık.

EKRANLARA YANSIMAYAN GÖRÜNTÜLER OLDU MU?
Televizyonlara yansımayan birçok şey var. Belki yansımaması gerekiyordu. Gerçekten çok büyük acı yaşandı. İnsanların yüreği bunu kaldırmazdı. Anlatırken hala yüreğim dağlanıyor. İnsanlar o kadar zor durumdaydı ki; bunu çok fazla göstermenin doğru olduğu düşünülebilir. Ders almak için gösterilebilir miydi? Bunun kararını vermek gerçekten çok zor. İnsanlarımızın gönlü bol, çok fazla yardım yapıldı. Yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaştırılamadı. İnsanlar karın-buzun üzerindeyken, yol kenarlarına atılmış çadırlar vardı. Devletin ilgili birimi, o personel, o afetin altından kalkamaz. Hiçbir afetten, gönüllülerin katkısı olmadan başarıyla çıkılamaz. Bir yerde çadır var ve kullanılmıyor, diğer tarafta insanlar karın üzerinde açıkta yatmak zorunda… İnsanlar gönderdikleri yardımlara moral verici not kağıtları yazmış. İnsanlarımız çok güzel ancak organize olunamadığı için yardımlar çöp oldu.

ANTALYA OLASI BİR DEPREM VEYA TSUNAMİYE HAZIR MI?
6 Şubat depreminden sonra 20 Şubat’ta tsunami uyarısı verildi. Sonra iptal edildi. Böyle bir risk var. Ben tsunami üzerine çalışma yapıyorum. UNESCO, Akdeniz bölgesinin ciddi anlamda tsunami riskinin olduğunu ve 30 yıl içinde tsunami olma ihtimalini yüzde 100 olarak açıkladı. Deprem bölgesindeki organizasyon bozukluğu nedeni ile kargaşa yaşandı. Tsunami olması halinde aynı sorun tekrar yaşanacak. Çünkü Antalya’da bir tsunami olması halinde insanlar sadece Kepezüstü’ne çıkacak. Oysa ciddi bir çalışma ve risk hesaplaması yapılırsa hasar daha az olur. İnsanlar; bu tespit yapılıp, yönlendirici levhalarla hazırlık yaparsa ve ara ara bilgilendirici kamu spotu ile uyarılarda bulunulursa hazır olur. 30 yıl içinde tsunami olacağı söyleneli 10 yıl oldu. 30 yılın sonunda olacak diye bir gerçek yok, belki yarın olacak. Ancak gereken hazırlık hala yapılmıyor.
ANTALYA GÜNDEM GAZETESİ/HASAN YAVAŞLAR